Prof. Dr. Erol Güler ile EuroGeo 6 Üzerine – Röportaj

Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Erol Güler ile EuroGeo 6 üzerine konuştuk.

H.T.: Merhaba Erol Bey. Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz lütfen.
E.G.: Merhaba. 1952 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokula, babamın askeri ataşelik görevi nedeniyle Almanya’da başladım. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra, orta ve lise eğitimim İstanbul Alman Lisesi’nde tamamladım. 12’nci sınıfı AFS bursu ile Los Angeles’teki San Marino High School’da okudum ve oradan mezun oldum. İnşaat mühendisliği okuduğum İstanbul Teknik Üniversitesi’nde aynı zamanda master ve doktora çalışmalarımı da yaptım (B.Sc., Civil Eng., Technical University of İstanbul, Turkey, 1975; M.Sc., Geotech. Eng., Technical University of İstanbul, Turkey, 1977; Ph.D., Geotech. Eng., Technical University of İstanbul, Turkey, 1981). 1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak görev başladım ve 1989’dan beri de profesör olarak öğretim üyeliği görevime devam etmekteyim.

2004 – 2010 yıllarında İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı ve 1996 – 1999 yılları arasında Çevre Enstitüsü Müdürlüğü görevlerini yerine getirdim. 1989 – 1991 yılları arasında Fulbright Visiting Professor olarak Maryland Üniversitesi’nde araştırma yaptım ve ders verdim. Halen birazdan sayacağım meslek örgütlerinde çeşitli görevler yürütmekteyim: IGS’in 16 kişilik bütün dünyadaki üyelerin oyları ile seçilmiş konseyin üyesi; IGS Türkiye Şubesi Kurucu Başkanı, Member of the ISO Technical Committee 221 on Geosynthetics, Convener of WG2 of CEN (Avrupa Standartlar Örgütü) Technical Committee 189 on Geosynthetics; International Member of USA TRB Geosynthetics Committee, Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği.

Meslek hayatım boyunca 60 master ve 17 doktora tezi yönetimimde tamamlandı. Şu anda bu çalışmalarımın yenileri hali hazırda devam etmektedir. Yaptığım araştırmalar ile 100’ün üzerinde akademik yayın yaptım. Geosentetiklerin ülkemizde tanıtılması amacıyla 1984 yılından beri sayısız konferans ve eğitim seminerleri verdim. Geosentetik ve geoteknik uygulamaları ile ilgili pek çok projenin hayata geçirilmesinde katkıda bulundum ve danışmanlık yaptım.

H.T.: Biraz da EuroGeo’dan bahsedebilir miyiz? EuroGeo nedir?
E.G.: EuroGeo dört yılda bir dünyanın her köşesinden geosentetik sektörünün önemli aktörlerinin bir araya geldiği organizasyondur. İlk kez 1977 yılında Paris’te düzenlenen EuroGeo’nun ikincisi 1982’de Las Vegas’ta tertip edildi. O tarihten sonra da daha önce söylediğim gibi her dört yılda bir düzenli olarak düzenlenmeye devam edildi. 1982 yılından sonra yapılan bir başka değişiklik de uluslararası toplantılar yanı sıra bölgesel toplantıların da hem dört senelik arayı kısaltmak hem de konferansları katılımcılara daha erişebilir hale getirmek amacıyla düzenlenmesinin kararlaştırılması oldu. Bu kapsamda ilk Avrupa Bölgesi Geosentetik Konferansı 1996’da Hollanda Maastricht’te toplandı. Bu toplantılar her dört yılda bir düzenlenmeye devam etti. 2000 Bolonya İtalya; 2004 Münih, Almanya; 2008 Edinburgh, İskoçya; 2012 Valencia, İspanya.

H.T.: EuroGeo’nun amacı nedir?
E.G.: Bu konferansın amacı; endüstri, araştırmacı ve kullanıcıları bir araya getirerek bilginin yayılmasını sağlamaktır. Esasen IGS kendi misyonunu, geosentetik ürünlerin doğru bir şekilde kullanımını sağlamak olarak tanımlamaktadır. Zira bilinçsizce kullanılan geosentetik ürünler, ürün ile de ilgili olumsuz kanaatlerin oluşmasına yol açmaktadır.

H.T.: EuroGeo kimlere hitap eder? Bu organizasyona dahil olan katılımcı profilleri hakkında da bizi aydınlatır mısınız?
E.G.: Toprakla temasta olmayan bir inşaat mühendisliği yapısı olamayacağından bu konferanstaki bilgiler tüm inşaat mühendislerini ilgilendirir. Konferansa paralel olarak ürünlerin tanıtıldığı ve yaklaşık 2 bin metrekare alana yayılan bir fuar da düzenlenmektedir. Böylelikle kullanıcılar, doğrudan üretici ve uygulayıcıyı firmalarla temas etme ve bilgi alma imkanına kavuşmaktadırlar. Bu nedenlerden ötürü de konferansa hemen hemen tüm imalatçı ve uygulamacılar hali hazırda katılmaktadır. Bunların yanı sıra; üniversitelerde bu konular ile ilgili araştırma yapan öğretim üyeleri de bu konferansa dahil olmakta ve kendi çalışmalarını sunum imkanı elde ederken, diğer araştırmacıların çalışmalarını izleyebilmelerini de sağlamaktadır.

Konferans, ticari kaygıları asgari seviyeye indirerek sektör ile ilgili mesleki konuların açık yüreklilikle tartışılmasına olanak veren bir ortam yaratmasıyla ayrı bir faydayı beraberinde getirir. Kişisel kanaatimce bu konferanslardan maksimum faydayı elde edenler; proje ve müteahhit firmalarında çalışan mühendislerdir. Bilindiği gibi özellikle geoteknik konularında her zaman biden fazla çözüm mümkündür. Mühendis, konuyla ilgili ne kadar çok alternatif çözüm yöntemi belirleyebilirse o kadar fazla optimum çözümü elde etme olanağına kavuşur. İşte bu kapsamda geosentetik içeren çözümler çoğu kez maliyet, uygulama kolaylığı ve süresi açısından avantajlar sağlamaktadır. Konferansın en önemli özelliğinin mühendislik davranışı açısından daha üstün çözümler üretilmesine katkıda bulunma olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.

H.T.: Bu seneki organizasyonun en önemli özelliği ise Turkish Chapter of IGS olması kuşkusuz. Bunların dışında bu yılki organizasyonu daha öncekilerden farklı kılan ne olacak?

E.G.: Bu kongrenin en önemli farkı; hali hazırda uzun yıllardır katılım gösteren geosentetiklere ilgi duyun üretici, uygulayıcı ve bilim adamlarının yanı sıra; proje ve uygulama mühendislerinin de iştiraklerini teşvik etmekti. Bu amaçla da kongremizde projelerde ve uygulamalarda görev yapan mühendislerin çok yararlanacağı oturumlarla donatma gayreti içine girdik. Gayemiz, bu kongreye katılan ve bir müteahhitlik firmasında çalışan bir mühendisin hem uygulama alanları hakkında çok geniş bilgi sahibi olmasını sağlamak ve tasarım esasları konusunda kendilerini bilgilendirmektir. Çünkü günümüzde dünyada da hızla yayılan yap işlet devret tipi ihalelerde müteahhitler ancak rakiplerinin hakim olamadığı teknik bilgilere sahip olarak rekabetçi olabilmektedir.

Konferans katılımcı profili açısından bir diğer önemli grup da şüphesiz kamuda çalışan mühendis ve yöneticilerdir. Onlar da konferansımıza yoğun olarak katılım göstermekte ve burada elde ettikleri bilgiler sayesinde kendi yönettikleri projelerde daha uygun çözümlerin nasıl edileceği konularında katkılar sağlamaktadır.

H.T.: Organizasyonu hayata geçirirken hangi partnerler ile iş birliği içine girdiniz?
E.G.: Böylesine büyük bir organizasyon partnerler olmadan organize etmek mümkün değil. Bunun için de hem ulusal hem de küresel partnerlerle çalıştık. Öncelikli olarak ülkemizde bu konularda çalışan akademisyenleri organizasyon komitemize dahil ettik. Doğrudan uygulamaya yönelik bir konuda uygulamacıları işin içine katmadan başarıya ulaşmanın mümkün olmadığının bilinciyle, ülkemizde geosentetik alanında faaliyet gösteren firmalarla işbirliği yaptık. Onların temsilcilerine de organizasyon komitemizde yer verdik.
Kongre katılımcılarına en fazla ve güncel bilgi akışını sağlayabilmek için çağrılı konuşmacılarımızı belirledik. Bu seçimleri IGS’in yetkili kurulları ile istişare içinde gerçekleştirdik. Bunların yanında önemli konularda davetli sunumlarının yapılacağı izel oturumlar planladık. Bu oturumların organizasyonunu da her birisi kendi konusnuda dünyaca ünlü uzmanlar emanet ettik.

H.T.: Biraz da geosentetikler konusuna değinelim lütfen. Böylesine büyük organizasyonlara konu olan geosentetikler ile ilgili bize biraz bilgi verir misiniz?
E.G.: Geo, bilindiği üzere yer; sentetik ise doğada olmayan yapay olarak üretilmiş malzemeyi tanımlamaktadır. Sentetikler günümüzde polimer olarak da adlandırılan ve ham petrolün arıtılmasından sonra arta kalan ve atık özelliği taşıyan kısmından elde edilen karbon zincirleridir.

H.T.: Hangi yapılarda geosentetik kullanımına ihtiyaç duyulmaktadır?
E.G.: Günümüzde geosentetik kullanımına ihtiyaç duymayan bir yapı kalmamıştır. En basit bir şantiye yolundan, trenlerin saatte 500 km süratle gittikleri tren hatlarına, küçük sulama göletlerinden dev barajlara, bina altında zemin ıslahından istinat yapılar teşkiline kadar her sahada geosentetiler giderek daha da yaygın olarak kullanılmaktadır.

H.T.: Bir inşaat mühendisi ya da geoteknik mühendisi, geosentetikler ile ilgili hangi hususlara dikkat etmelidir?
E.G.: Geosentetiklerin bir mühendislik malzemesi olduğu hususu en önemli konudur. Yaygın olarak bilinen bir örnekle ne demek istediğimi açıklayayım. Her inşaat mühendisi bilir ki; iyi bir beton yapmak için öncelikle kaliteli hammadde gerekir. Yani sağlam bir çakıl, temiz bir kum v.b. Tabi çimento su oranı, çimento miktarı, kum miktarı, çakıl miktarı da tasarlanmış olduğu şekli ile kullanılmalıdır. Hazırlanmış olan beton özenle yerine dökülmelidir. Segregasyona ve şerbet akmasına müsaade edilmemeli, kalıba döküldükten sonra vibrasyonla sıkıştırılmalıdır. Prizini alırken hidrotasyon ısısı kontrol edilmeli ve betonun susuz kalması önlenmelidir. Bütün bu ihtimamlardan sonra da elde edilen ürün deneylerle yeterli mühendislik özelliklerine sahip olup olmadığının anlaşılması için laboratuvar deneylerine tabi tutulmalıdır. İşte buna benzer şekilde de geosentetik ürünlerin kaliteli hammadden (yani polimerden) üretilmesi sağlanmalı, ürünün üretim tekniği kurallara uygun olmalı ve yine kurallara uygun olarak ve özenle yerine yerleştirilmelidir. Bütün bunlardan sonra da standartların öngördüğü kalite kontrol deneyleri (laboratuvar ve/veya arazi deneyleri) gerçekleştirilmelidir.

H.T.: Geosentetiklerin kullanım alanları nasıl geliştirilebilir?
E.G.: Benim geosentetikleri çok sevmemin en önemli etkenlerinden biri de geosentetik uygulamalarının inovasyona açık olmasıdır. Hemen her yıl yeni geosentetik ürünleri piyasaya çıkmakta ve/veya eski ürünler için yeni uygulama alanları geliştirilmektedir. Dolayısı ile burada hem piyasadaki uygulama sıkıntılarını, hem de geosentetiklerin temel özelliklerini çok iyi bilen araştırmacı ekiplere ihtiyaç vardır. Bu sayede başka yöntemlerle çözümü çok zor, pahalı ya da uygulama süresi uzun olan imalatlar; çok kısa sürede, ekonomik ve muadil yöntemlere istinaden mühendislik açıdan daha iyi bir uygulama ile geosentetik ürünleri kullanılarak kotarılabilir. İşte bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde geosentetik ürünlerin çok daha fazla kullanılması gerekir. Burada bilgilendirme konusunun öneminin altını çizmemiz gerekir. Günümüzde bilgiye çok kolay erişilebildiği söylense de maalesef bu tam doğru değildir. Bir inşaat mühendisinin, herhangi bir ürünü kullanabilmesi için ona güvenmesi gerekir. Güvenmesi için de imalat ve tasarım özelliklerini bilmelidir. İşte burada vuku bulan bilgi eksikliği konusu geosentetiklerde ne yazık ki henüz aşılamamıştır. Bu bilgi eksikliğini en iyi bir örnekle anlatabiliriz: Bugün dünyada beton ve çeliği bilmeden inşaat mühendisliği fakültelerinden mezun olabilmek mümkün değildir. Dünyanın pek çok inşaat mühendisliği fakültesinde öğrenciler, geosentetikler hakkında tek bir kelime bile öğrenmeden okullarından mezun olmaktadır. Bu eksikliği biraz da olsa gidermenin zorunluluğuna inanan IGS, Educate the Educator (Eğitmenleri Eğit) başlığı altında inşaat mühendisliği bölümlerinde ders veren öğretim üyelerine yönelik kurslar düzenlemektedir.

H.T.: Türkiye’de üretim yapılan geosentetik ürünleri, global rakipleri mukayese edersek neler söyleyebilir siniz?
E.G.: Türkiye’de çok çeşitli geosentetik ürünleri üretilmektedir. Buradaki en önemli nokta, geosentetiklerin bir inşaat malzemesi olduğu hususunu daima hatırlamaktır. Bu da üretimde sürekli bir kalite kontrol mekanizmasını beraberinde getirmektedir. Ürünün öngörülen mühendislik özelliklerini her metrekaresinde sağlaması önemlidir. Bütün bunlar, beraberinde ciddi bir laboratuvar ihtiyacını doğurmaktadır. Sorunuza geri dönecek olursak, ülkemizde bütün bu koşulları sağlayan evrensel anlamda kaliteli geosentetik ürünler imal eden firmalar mevcuttur. Hatta bu firmalardan bazıları araştırma birimleri aracılığıyla yaptıkları geliştirmeler ile dünyadaki emsallerinin bile önüne geçmiş durumdadır. Bunların yanı sıra maalesef sadece düşük maliyetli üretim yapmayı hedefleyen ve kalite anlayışında olmayan pek çok geosentetik üreticisi de ülkemizde üretim yapmaktadır. Buradaki en büyük sıkıntı ise tüketicinin kalitenin önemi konusunda henüz yeteri kadar bilinçli olmayışıdır. Tüketici, gözle benzerlik arz eden iki ürünün aslında çok farklı davranışlar gösterebileceğini bilmeli ve sadece biraz daha ucuz diye mühendislik özellikleri bambaşka ürünlere yönelmemelidir.

H.T.: Geosentetik pazarının mevcut ve gelecekteki hali ile ilgili öngörüde bulunarak Türk üreticileri için tavsiyeleriniz nelerdir?
Benim hemen her ortamda ısrarla üzerinde durduğum konu; ülkemizin çok önemli bir tekstil üreticisi olduğudur. Bilindiği gibi konfeksiyonda kullanılan tekstillerde bazı özel ürünler hariç katma değer çok düşüktür. Bunun yanı sıra geosentetik ürünleri çok büyük miktarlarda tüketilmektedir. Dolayısıyla tekstil endüstrisinin kendinden daha ucuz iş gücü çalıştırmakta olan ülkelerle rekabet edebilmesi zorlaşmaktadır. İşte bu noktada ülkemiz tekstil sanayinin mutlaka daha fazla oranlarda geosentetik üretimine yönelmesi gerekir. Buradaki darboğaz ise geosentetiklerin bir mühendislik malzemesi olmasıdır. Yani, nasıl ki bir bina yaparken sık sık betondan numune alarak mukavemet, slump v.b. özellikleri test ediliyorsa aynı uygulama geosentetikler için de geçerlidir. Ayrıca geosentetiklerin doğru olarak kullanılabilmeleri için mutlaka doğru tasarlanmış ve doğru olarak yerine yerleştirilmiş olması şarttır. Bu da, geosentetiklerin satışının arttırılması isteniyorsa, arkasında mutlaka bir mühendislik desteği gerektirdiğine işaret etmektedir. Ülkemizde ne yazık ki bu hususta bir sıkıntı yaşanmaktadır. Kısaca geosentetik üretim ve tüketimi arttırmak için daha fazla geosentetik deney laboratuarına ve daha çok mühendislik desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.

H.T.: Türkiye’de geosentetik uygulamaları ile ilgili bir mevzuat var mıdır? Var ise yeterli midir?
E.G.: Ne yazık ki ülkemizde bu alanda genel bir mevzuat yoktur. Olan bazı mevzuatlar da yeteri kadar detay içermemektedir. Esas olarak var olan şartnameler, mühendislik tasarımından ziyade ampirik ürün seçimi metotları önermektedir.
H.T.: İstanbul Teknik, fabrikasını açtığı günden bugüne 10 milyon metrekarelik geogrid üretimi gerçekleştirdi. Bu konu ile ilgili ne söylemek istersiniz?
E.G.: İstanbul Teknik’i bu girişiminden ötürü kutluyorum. İstanbul Teknik, yukarıda ısrarla üzerinde durduğum gibi, Türkiye’de kalite kontrol amaçlı laboratuvar ve ürünün arkasında mühendislik desteği sağlama kriterlerini yerine getiren ve evrensel anlamda üretim yapan çok az sayıdaki firmalardan biridir. Kalite konusunda verdikleri önemi devam ettireceklerini ve gelecekte dünyanın tanınır markalarından biri haline gelecek ve Türkiye’nin iftiharlarından biri olacaktır.
H.T.: Hocam bize kıymetli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz.
E.G.: Ben de teşekkür eder, başarılarınızın devamını temenni ederim.

Erol Güler’in Mektubu (farklı bir zemin ve kutu içinde verilecek)
Bildiğiniz gibi, geniş bir yelpazede, güvenli ve ekonomik çözümler sunan geosentetikler günümüzde inşaat mühendisliği uygulamalarında çok yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bununla birlikte, inşaat mühendisliği lisans programları öğrencileri, eğitimleri sırasında genelde geosentetik malzemeler ve geosentetiklerle tasarım hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadan mezun olabilmektedirler. İşte bu sebeple, geosentetiklerin doğru kullanımını kendisine amaç edinmiş olan Uluslararası Geosentetikler Derneği (International Geosynthetic Society) veya kısaca “IGS” bir program geliştirmiştir. Bu programa “Educate the Educator” (EtE) adı verilmiştir. Bu programın esas hedefi inşaat mühendisliği bölümünden mezun olacak her lisans öğrencisinin bir dönem içerisinde en az bir hafta veya bir ders boyunca geosentetikler konusunda bilgilendirilmesini sağlamaktır. Bu amaçla, üniversitelerimizin inşaat mühendisliği bölümlerinde geoteknik mühendisliği derslerini veren öğretim üyelerine temel bilgileri öğrencilerine aktarmak konusunda yardımcı olabilecek doküman ve bilgilerin aktarılmasını hedefliyoruz. Doğaldır ki, bir öğretim üyesinin temel bir konuyu sağlıklı bir biçimde öğrencilerine aktarabilmesi için, kendisinin daha kapsamlı bilgilenmesi gerekir. İşte bu sebeple “EtE” programı iki tam günlük yoğun bir kurs şeklinde planlanmıştır. Bu kursları “IGS” tarafından belirlenen ve dünyanın geosentetikler konusunda önde gelen akademisyenleri vermektedir. Kurs süresince öğretim üyeleri tüm gün kursun düzenlendiği otelde kalmakta ve dolayısı ile çok yoğun bir iletişim de sağlanmaktadır.
Bu kurs daha önce IGS tarafından Arjantin, Polonya, Portekiz ve Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenmiştir. Polonya ve Portekiz’de düzenlenen eğitimde ben de eğitmen olarak görev aldım ve kursun ne kadar yararlı olduğuna bizzat şahit oldum. Bu sebeple bu kursu ülkemizde de düzenlemek için IGS’e başvurduk ve önerimiz programa alındı.

Bildiğiniz gibi 25-28 Eylül 2016 tarihlerinde 6. Avrupa Geosentetikler Kongresi (EuroGeo6) İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek ve konusunda dünyanın önde gelen pek çok araştırmacısı da bu kongreye katılacak. Biz de bu sebeple İstanbul’daki EtE programını 23-24 Eylül 2016 (Cuma ve Cumartesi) günlerinde düzenlemeyi planladık. EtE programları IGS ve o ülkedeki IGS Şubesi tarafından ortaklaşa finanse edilmektedir. Kursa katılacaklardan bir ücret alınmayacağı gibi, konaklama ve yeme-içme bedelleri de tarafımızca karşılanacaktır. Kurs için kontenjan 35 kişi ile sınırlanmıştır. Bu nedenle ve mümkün olan en yaygın bir katılımı sağlayabilmek adına kursa katılmak isteyen öğretim üyelerinin kısa bir özgeçmişlerini bize iletmelerini istemekteyiz. Bu özgeçmişte öğretim üyesinin bölümünde son üç yılda vermiş olduğu dersleri de belirtmesi gerekecektir.

Başvuru yapmak isteyenlerin en geç 8 Haziran Çarşamba gününe kadar özgeçmişlerini bana (eguler@boun.edu.tr) göndermelerini rica ederim.