Aşkım Tuğçe Öztekin
Pazarlama Uzman
Yardımcısı
Hepimiz biliyoruz: Her gün bir çözüm arayışındayız. Bu çözüm, bazen çok kritik bir hatanın tespit edilip giderilmesi, bazen de daha verimli bir sistem tasarlamak olabilir. Ve ayrıca sadece doğru çözümü bulmak değil, bulduğumuz o çözümü zamanında bulabilmek de büyük öneme sahiptir. Bu süreçte mevcut olan hata yapma olasılığı ve başarılı beklentisi de çözüm sürecini mühendisler için stres kaynağı haline getirebilir. Bu konuda yapılan araştırmalar da bu durumu destekler.
Gallup, 2019 tarihli İş Yükü ve Çalışan Tükenmişliği Araştırması’nda haftada 50 saatten fazla çalışan kişilerin, tükenmişlik yaşama riskinin arttığını belirtmiştir. Mühendisler gibi yoğun iş temposunda çalışan profesyonellerin bu tükenmişliği daha sık yaşadığı gözlemlenmiştir.
American Psychological Association (APA)’nın iş stresiyle ilgili araştırmaları da özellikle mühendisler gibi teknik işlerde çalışanların yoğun beyin aktivitesinin uzun süreli beta dalgalarında kalmalarına yol açtığını ve bu durumun stres ile tükenmişlik riskini artırdığını belirtmektedir.
APA, bu çalışmalarda stres yönetimi tekniklerinin (meditasyon, kısa molalar) beyindeki alfa dalgalarını artırarak denge sağladığını vurgulamaktadır.
Belirsizlik ve Karar Verme: Mühendislerin Risk Alma Becerisi
Mühendislikte belirsizlik, karar verme sürecinin doğal bir parçasıdır. Her projede tüm detayları önceden tahmin etmek mümkün olmadığından, mühendisler bazı durumlarda risk alabilir ve farklı senaryoları değerlendirir. Belirsizlikle baş edebilmek, mühendislerin günlük rutinlerinin bir parçasıdır. Doğru yönetilmezse bu durum, sürekli bir stres kaynağı olabilir. Belirsizlikler, sadece bir tehdit değil, aynı zamanda yenilikçi çözümler için bir fırsattır. Risk alma becerisi, mühendislerin teknik bilgi ve analitik düşünme yeteneklerini öne çıkarır. Bu süreç, sadece zorluklarla değil, aynı zamanda bireysel gelişim ve problem çözme fırsatlarıyla da doludur.
Mühendislik projeleri genellikle takım çalışması gerektirir. Başarılı iş birliği, yalnızca teknik bilgiye değil, psikolojik uyuma da bağlıdır. İletişim eksiklikleri ve fikir ayrılıkları projelerin ilerlemesini zorlaştırabilir.
İyi bir mühendis, sadece kendi becerilerini değil, takımındaki psikolojik dinamikleri de dikkate alır. Psikolojik güven, etkili takım çalışmasının temelidir. Mühendisler, teknik yeteneklerin yanı sıra güçlü iletişim ve iş birliği becerilerine de sahip olmalıdır. Böylece sadece teknik olarak değil, psikolojik olarak da güçlü bir takım oluştururlar.
Bu bağlamda, mekanikleşme riski taşıyan her mühendis için kendine şu soruyu sormak anlamlıdır: ‘Mantığımı duygularımla dengede tutabiliyor muyum?’ Eğer bu sorunun yanıtı olumluysa hem profesyonel hem de kişisel yaşamda gerçek anlamda başarılı ve tatmin edici bir denge kurmak mümkün hale gelir.
- Mühendisler zaman zaman yoğun iş temposu ve çözüm üretme baskısıyla karşılaşabiliyorlar. Bu tür stresli durumlarda, bir mühendis zihinsel olarak nasıl daha dayanıklı hale gelebilir?
Örneğin, kaygıyı bir alarm sistemi gibi görmek, onu kontrol etmek yerine anlamaya çalışmak zihinsel dayanıklılığı artırır. Duyguları anlamak ancak onları tanımak ile mümkündür. Bunu yapabilmek için bir zorlukla karşılaştıklarında bireyler kendilerine şu soruları sorabilirler. “Şu an ne hissediyorum?”, “Bu his neden kaynaklanıyor?”. Duyguları tanımanın yanı sıra, karşılaşılan zorlukları ve bu zorlukların uyandırdığı hisleri yakın çevreyle paylaşmak, bireyde güven ve destek hissini güçlendirir. Duygusal farkındalık ve sosyal destek, duyguları reddetmek yerine onları anlamayı, paylaşmayı ve onlarla birlikte uyum içinde hareket etmeyi mümkün kılar.Ayrıca, mühendisler, yoğun iş temposunda dikkat ve özen gerektiren büyük projelerde çalışırken stres seviyeleri artabilir. Bu tür projelerde görevleri daha küçük ve yönetilebilir parçalara ayırmak, hakimiyet duygusunu güçlendirerek stresi daha etkili yönetmeyi sağlar. Çünkü hakimiyet duygusu kendi yetkinliklerini ve yaratıcılıklarını ortaya koymalarına fırsat tanır.
Sonuç olarak, kişinin duygularını tanıması, ihtiyaç anında sosyal çevresinden destek alması ve büyük görevleri daha küçük ve yönetilebilir parçalara ayırması, zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkmasını sağlar. Bu yaklaşımlar, bireyin yalnızca stresle baş etmesine değil, aynı zamanda duygusal dayanıklılığını güçlendirmesine ve karşılaştığı durumlarda daha kararlı, dengeli ve üretken bir tutum sergilemesine olanak tanır.
• İş yerinde, rahatlama ve gevşeme teknikleri neler olabilir?
N.Z.G.: Stresle başa çıkmak için birçok yöntem vardır, ancak bu yöntemlerin etkisi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu yüzden bireylerin kendilerini tanımaları hangi tekniklerin daha işlevsel olduğuna karar vermelerinde önem arz etmektedir. Mühendislerin stresle baş etme sürecinde belirgin bir ortak özellik dikkat çekiyor: Her durumda mükemmel ve güçlü olma isteği. Bu yaklaşım, projelerde yüksek performans sağlasa da, bireysel anlamda tükenmişliğe yol açabilir.
Bu nedenle, mühendislerin kendilerine de bir makine ya da yapı değil, insan olduklarını hatırlatmaları önemlidir. Sürekli iş düşünmek, beynin yorulmasına ve stresin artmasına neden olabilir. İş yerinde kısa, tamamen dinlenmeye odaklanmış molalar vermek zihinsel enerjiyi tazeler ve stresi yönetmeyi kolaylaştırır. Bu molalarda telefon veya bilgisayar ekranından uzaklaşarak tamamen kişinin kendisine bir dinlenme alanı yaratması önemlidir. Tabi bu molaları nasıl değerlendireceklerine karar vermek kişinin ancak kendisini tanımasıyla mümkündür.
• Depresyon belirtilerini erken fark etmek için hangi psikolojik işaretlere dikkat edilmelidir?
N.Z.G.: Yoğun iş temposu, kontrol edilmesi gereken çok sayıda değişken ve sürekli risk yönetimi gerekliliği, çalışanları kendilerini ihmal etmeye itebilir. Çoğu zaman insanlar, bütün hayatlarını işlerinden ibaretmiş gibi yaşamaya başlar. Bu durum, fiziksel sağlığın yanı sıra psikolojik sağlığı da olumsuz etkiler. Depresyon, birkaç günlük yorgunluk ya da geçici ruh hali dalgalanmalarından çok daha ciddi bir durumdur. Klinik depresyonun varlığı, bireyin işlevselliğini olumsuz etkileyen bir dizi belirti ile kendini gösterir.
Bunlar; uzun süreli mutsuzluk ve keyifsizlik, enerji kaybı ve sürekli yorgunluk, uyku
düzeni bozulmaları, motivasyon ve konsantrasyon kaybı ve bir dizi fiziksel belirti olabilir. Birkaç gün süren yorgunluk, uykusuzluk veya moral bozukluğu depresyonun değil, geçici bir tükenmişlik halinin işareti olabilir. Ancak belirtiler haftalar boyunca devam ediyor ve bireyin yaşam kalitesini etkiliyorsa, bu durumu ciddiye almak ve gerekerse psikolojik destek talep etmek gerekir.
Depresyon belirtilerini erken fark edebilmek için aslında başından beri bahsettiğimiz kendinizi ve duygularını tanımak çok önemlidir. Böylece kendinizde olan değişimleri takip edebilir, sebeplerini anlayabilir ve gerektiği durumlarda profesyonel destek almak için harekete geçebilirler.
Bu tür belirsizliklerle başa çıkmanın yolları nelerdir?
Eğer her şeyi kontrol etmeye ve mükemmel olmaya aşırı odaklanırsak, belirsizlikler daha kaygı verici hale gelir ve hata yapma ihtimali gözümüzde büyür. Ancak hata yapmanın işin doğal bir parçası olduğunu kabul etmek, bu korkunun etkisini azaltabilir.